3 Aralık 2011 Cumartesi

CASABLANCA

Eminim Michael Curtiz bu filmi çektiği esnada; filmin kült olacağını, hatta peşi sıra çekilen aşk filmlerinin büyük kısmında çektiği filmden esinlenileceğini tahmin etmemiştir.

Öyle bir film ki aslında Casablanca, çekildikten 70 yıl sonra bile er kişileri Bogart'a, hatun kişileri Bergman'a özendirir. Defalarca izlense bile, Ingrid Bergman'ın her "Play it Sam" deyişinde insanın içinden birşeyler kopar. Dün akşam neredeydin sorusuna "üzerinden çok zaman geçti hatırlamıyorum", bu akşam ne yapıyorsun sorusuna ise "o kadar uzak bir zaman için şimdiden plan yapamam" cevabı verme karizmasına özendirir insanı. Trenchcoat giyme isteği uyandırır her yurdum erkeğinde. Sigarayı Rick gibi çekesi gelir insanın bu filmi izlerken. Aşkların ve değerlerin önem savaşını insanın gözüne sokar film, ama kimsenin gözüne batmaz bu savaş. Koro halinde "La Marseillaise" söylenen sahnede tüyleri diken diken ederken, Rick Ilsa'sını cafede görür görmez yine başka dünyalara götürür insanı.

İzledikten sonra "klasik aşk filmi çıktı" diyerek, azıcıkda olsa memnuniyetsizlik içeren yorumlar yaptığımız her filmde Casablanca'dan birşeyler bulmamız olası aslında. Klişeleşmiş sahneleri, klişeleşmiş diyalogları, klişeleşmiş sinema aşklarını, klişeleştiren filmdir desek sanırım yanlış olmaz. Bu yüzden klişe bir film bile olsa, orjinalliğini hiç kaybetmeyecektir Casablanca.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder