16 Haziran 2012 Cumartesi

THE HUNGER GAMES

Bilim kurgu - aksiyon türünde çekilmiş filmde ilk gözüme çarpan detay yönetmen Gary Ross'un 2009 yapımı Gamer filminin etkisinde kalmış olduğu idi. Sahne tasarımları ve kıyafet seçimleri özellikle filmin bir noktasından sonra Gamer filmini izliyormuş hissi veriyor. Tabi ki uyarlama bir film olması senaryoyu filmin uyarlandığı kitaba bağlı bırakıyor.

Bu çok fazla özgünlük barındırmayan kısıtlar içerisinde yine de iyi bir iş çıkmış sayılabilir. Tabi ki olmazsa olmazımız nesnelere yüklenen duygusallık öğelerine bu filmde de yer verilmiş. Altın kolyeler, gümüş bilezikler önemli olsa da; Türk sinema izleyicisi olarak Eşkiya'nın muskasını görmüş geçirmiş olduğumdan, öyle kuşlu, çiçekli-böcekli objeleri pek mistik bulamıyorum haliyle.

Tabi ki sonunda ölüm olan oyunları oynayanların yanında oynatanlar da bu gibi hikayelerin vazgeçilmezlerinden birisi. Kötülerin olmadığı film pek iyi olmaz. Filmin hikayesinde de kötüler oyunu oynatan tarafta, teknolojinin sahibi ve kullanıcısı kişiler olunca sınıfsal ayrım konusu da işlenmeye çalışılmış filmde. tabi ki alt metin olarak sunulan bu detaylar da senaryoda daha iyi şekilde işlenebilirdi.

Filmde virane işçi bloklarının çekiminde kullanılan ışık ve tonlamalar ile zenginlerin arasına giriş anından itibaren kullanılan tonlamaların farklılığı  dikkat çekici.

Özetle Suzanne Collins'in yazdığı popüler kültüre ait bir romandan uyarlama, yine popüler kültüre hitap eden bir film olarak karşımıza çıkıyor beyaz perde de. Tabi ki bu durum filmin kötü olduğu anlamına gelmiyor ama çok özgün ya da farklı bir film olduğu söylenemez. Vakit geçirmek için izlenebilecek, ama büyük beklentiler içine girilmemesi gereken bir yapım.

31 Mart 2012 Cumartesi

GENOVA

Michael Winterbottom'um yönetmen koltuğunda oturduğu filmde ilk göze çarpan detay filmin sade anlatımı. Detaylarda boğulmamış olay kurgusu izleyiciyi ne sıkıyor ne de yoruyor. 

Filmde annelerini bir trafik kazasında kaybeden iki kız ve babalarının hikayesi işlenmiş. Küçük kızın annesinin ölümüne yol açan kazaya sebebiyet vermesi ile başlayan filmde, babaları ile birlikte Genova'ya giden iki kızın küçük olanının suçluluk psikolojisi, ergenliğe yeni adım diğer kızın cinselliği tanımaya başlıyor oluşu, iki kızı ile birlikte kalan bir babanın çocuklarına karşı olan sorumluluk duygusu ve tüm aile bireylerinin hayata dair sorunları iyi şekilde izleyiciye aktarılmış. Bunların yanında yeni bir ülkede yaşanması muhtemel kültür şoku olgusuna yer yer değinilmiş.

Sinema'da işlenmesi görece zor olan tüm bu olgular profesyonelce kurgulanmış ve izleyiciyi içine çeken bir anlatım ortaya çıkmış. Sade anlatım içinde izleyicinin filmden kopmasını engellemek için filmde sırıtmayacak bir kurgu ile ufak dikkat toplayıcı sahneler filmde işlenen konular ile oldukça iyi örtüşmüş. Nihayetinde bu filmin aldığı 2 ödül de "en iyi yönetmen" dalında Winterbottom'a verilmiş.

Kısacası; bu film izlemeyenlerin çok fazla şey kaybetmeyeceği bir film olmasının yanında,  izleyenlerin muhteşem yorumu yapacakları bir filmde değil.